Saturday, September 01, 2007

Daldan Bir Kuş Daha Uçtu


Tam on iki yıl önce hayat kümelerimizin kesişimlerinin boş küme olmadığını anladığım sevgili dostum emre the taze damat'in düğün merasimi sebebiyle geçen hafta sonunda antakya'daydım. Daha bir kaç saat önce antakya seyahatimden döndüm. Yorgunum ancak sıcağı sıcağına yazmak istiyorum. İşbu mail bu sebepten yazılmıştır.

Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından cumartesi sabahı antakyaya ulaştım. Benden evvel oraya ulaşan mehtap serkan çifti ile buluştum. Önce kahvaltı yapalım dedik, yaptık. Sonra eşyalarımızı bırakalım dedik, kalacağımız yere bıraktık. Sonra şu müzeyi görelim dedik. Gördük. Daha önce bir çok kez gezmiş olduğum için tur rehberliğini de ben yaptım. Sonra harbiyeye gidelim, dedik. Gittik. Şelaleyi görelim dedik. Gördük. Yemek yiyelim dedik. Yedik. Sonra "ulan düğün var, biz turist modunyayız, yürüyün düğüne" dedik. Yürüdük.

Gelin ve damadın yakın dostu olarak, üstelik genç, yakışıklı, kendine güvenen ve bekar biri olarak tüm gözlerin üzerimde olacağı aşikardı. Genç kızlar beni kesip kesip duracaklardı. Hazırlıklıydım buna. Yine de şıklık yarışında damadın önünde yer almak istemememden dolayı çok fazla ön plana çıkmak istemedim. Traş oldum, merter malı pantolonumun üzerine bahariye malı gömleğimi geçirdim. Kravatım yoktu, yolda alırım diye düşündüm.

Bastık yola çıktık. Damadin evine vardık. Geçen yıl sevgili dostum serkan the bayat damat'ın düğününde olduğu gibi davul ve zurnacıyla ilgilenme görevi tecrübemden dolayı bana verildi. "Abi davulu ben çalarım, zurnayı da serkan üflesin" önerim kabul görmeyince davul ve zurnacılarla yola çıktık. Vardık gelin evine. Gelin evine gelince önce etrafı bir kolaçan ettim. Genç kızların yoğun olduğu bir bölüme varıp davulcuya "vur davula dayı" dedim. Eğlence başladı. Az sonra damat tarafı da geldi. Ortalık hareketlendi. Gelini almaya vardık. Sitenin genç delikanlıları "vermeyiz" dediler. "Vermezseniz kaçırırız" dedim. Dönüp bakma nezaketini bile göstermediler. "Dağıtırım lan burayı" dedim, ııh, herifler muhatap almadılar beni. Ben de sustum. Neyse ki, emre halletti olayı, yoksa evi ateşe vermenin planını neredeyse yapmıştım.

Aldık gelini, çıktık tura. Orası senin burası benim, konvoy halinde turladık antakyayı. Sevgili serkan the sarıhan, yaramaz bir çocuk gibi konvoyun bir önünde bir ardındaydı. "Adam gibi dur lan sıranda, konvoyu bozma" diye uyardım. En arkaya geçtik. Konvoyu takip ettik. Ama bu da çok sıkıcı geldi bize, "git lan ne yaparsan yap" dedim, sevindi, tekrar öne geçti, aralara girdi filan.

Konvoydan ayrıldık, "künefe molası" verdik. Sonra da artık düğün vaktidir deyip, düğün mkanına vardık. Sağolsunlar havuz başında masamızı ayırmışlar. Pisti de görüyor. Sınırsız yemek var. Sınırsız içki var. Ohhh. Etrafta "o kız" da var. Gözümü alamıyorum zaten.

Yemeğimizi yedik, içkilerimizi içtik. Müzik başlayınca da kendimizi piste attık. Arada içki molası verdik. Diğer tüm zamanlar dansa devam ettik. Masalar toplanmaya başladığında vakit gece yarısını geçmişti. Yorulmuştuk. Keyifliydik.

Sonra gelini aldık, damadı aldık. Otele götürdük. Odalarına kadar bıraktık. Sonra öpüştük, ayrıldık.

Sevgili dostum emre the taz damat ile aysel the taze gelin pek keyifliydi. Yüzlerinden mutluluk saçılıyordu. Birbirlerine pek de yakışıyorlardı. "Maşallah" diyorum ve yeniden tebrik ediyorum, gözlerinizden öpüyorum.

Sevgili Dostlarim!

Daldan bir kuş daha uçtu. Daldaki kuş sayısı gittikçe azalıyor. Varsın azalsın, böyle keyifli günler göreyim de.

Düğün öncesi resimleri için
http://www.flickr.com/photos/86399250@N00/

0 Comments:

Post a Comment

<< Home