Sunday, May 02, 2010

Kekova


Güneş batıdan inmeye başlamıştı. Hava kararmak üzereydi. Kaybolduktan sonra uzun uğraşlar sonunda, biraz da içgüdülere güvenerek bir dere yatağından denize ulaşmaya çalışmış, sonunda da denize ulaşıp kaybettiğimiz yolu bulmuştuk. Derecesiz bir yorgunluk vardı üzerimizde ancak karanlığa kalmadan kamp yerine ulaşmamız için durmaksızın yürümemiz gerekiyordu. Nihayet uzaktan kamp kuracağımız çakıllı koyu görünce yüzümüze de inceden bir gülümseme oturdu.Çadırları kurup da kamp ateşini yaktığımızda dalgaların sesi de hafiften fon yarattığında her kampın ardından söylediğim gibi "iyi ki gelmişim" dedim.

Derler ki, İsmet İnönü Meis adasına türk tarafından bakınca "bu kadar yakın olduğunu bilseydim, burayı almak için daha çok uğraşırdım" demiş. İnönü'nün meis'e baktığı yer ile meis adası öylesine bir şekil oluşturmuşlar ki aralarında, meis adası "göz"e, meis'e bakılan yer ise "kaş"a benzermiş. İşte o Kaş'a önceki hafta sonu ulaştık. Amacımız Fethiye'den başlayıp Antalya'da sona eren ve tarihte Likya şehirlerini birbirine bağlayan yaklaşık beşyüz kilometrelik Likya Yolu'nun Demre ile Kekova arasında kalan bölümünde yürümek. yorucu otobüs yolculuğunun ardından sırt çantalarıyla yürüyüşe başladığımızda yeni yerleri keşfetmenin çocuksu heyecanıyla doluyduk.

İkinci gün yürümeye koyulduğumuzda yol üzerinde göreceğimiz enfes manzaralardan habersizdik. Doğa ve deniz öylesine uyumlu bir şekilde güzellikler ortaya koyuyorlardı ki, insanın başı dönüyordu. Daha da çok güzellik görmenin bencilliğiyle yürüyorduk. Ta ki vücutlarımız artık sıcaktan, susuzluktan ve gün boyu yürümeden sıkıntı yaratıncaya kadar. Artık yürüyemez olunca da bir deniz motoruyla geceyi konaklayacağımız aperlai'ye giderken doğayı bir de denizden görmenin mutluluğunu yaşadık.

Aperlai denen yer, antik bir likya kentinin bulunduğu yer. en rahat ulaşım deniz yoluyla yapılıyor. deniz yolunu tercih edilmezse en yakın yerleşim yerine yaklaşık dört saatte yürüyerek ulaşıyorsunuz. Aperlai antik kenti bir sit alanı olmasına rağmen maalesef burada o antik kentten görülecek pek bir şey kalmamış. Ancak buradaki doğal güzellikler insanı kendisine aşık edecek türdendir. Elektriğin güneş panellerinden, suyun ise yağmur suyu depolarından elde edildiği ve topu topu sekiz nüfusun yaşadığı bu yerde konaklamak ise açıkçası masal tadındaydı.

Ertesi gün aperlai ile en yakın yerleşim yeri olan üçağız arasında yürüyüşümüzü yine baş döndürücü güzellikleri geride bırakarak tamamladık. Grubumuz dönüş yoluna geçtiğimizde likya yolu'nun fethiye dolaylarında kalan kısmı için sonbahar'da bir program yapmaya başlamıştı bile. Ben ise likya yolu'nu baştan sona, fethiye'yen antalya'ya yürüyerek tamamlamayı "ölmeden önce yapılacaklar listem"e eklemiştim bile.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home