Wednesday, September 05, 2007

edirne


Hava az bulutlu, hafif serin. Yolda gurbetçi arabalarından başka araç bulunmuyor. Ben ise eski mi eski bir dostum ile birlikte son sürat arabamızda ilerliyorum. Etrafta çatlamış toprakların üzerinde geniş mi geniş ayçiçeğii tarlalari var. Aracın penceresini hafiften açıp, birer sigara yakıyoruz. Vazgeçemediğimiz hüzünlerden bahsediyoruz.

Çok gecmeden edirne şehrine giriyoruz. Edirne enteresan bir şehir. Şehrin ortasında selimiye camii var. Yaninda durup camiiye şöyle bir dışarıdan bakiıoruz. `Maşallah` diyoruz, `adam yapmış be`. Camii ile ilgili yorumlarımız bu sözlerin ötesine geçmedigi gibi, içeri girip gezme ihtiyacı da duymuyoruz. Cünkü vaktimiz dar.

Sehir bu camii merkeze alıp cevresine kurulmuş. Bu haliyle paris`i andiriyor. O da eyfelin etrafına kurulmuş, yani öyle diyorlar. Ben görmedim ama sevgili dostum erman the örm görmüştü, ama bizi hiç bilgilendirmemişti. Bu vesileyle kendisini kınıyorum. Şöyle kısa bir sehir turu yapıyoruz. Tabii ki gözlerimiz yeni bir şehre ilk kez gelen her genç erkeğin yaptuğı gibi şehrin kızlarına takılıyor. `Buranın kızları nasıl acaba` diye bakıyoruz da, `maşallah diyoruz. Çoğunluğu türk hatun standartlarından daha uzun boylu olmakla birikte slav ırkı gibi sarışın ve kumrallara rastlıyoruz. Aralarında esmer bulmak mümkün değil. Şehrin erkekleri de böyle olduklarından bizim gibi esmer mi esmer gençlere bu şehirde potansiyel taleplerin yüksek olduğunu gözlüyoruz. Zaten gördüğümüz hatunların hemen hepsi ile kesişiyoruz.

Dogru trakya üniversitesine gidiyoruz, gidip kampüsü gorelim, ögrencileri görelim ve şehri ziyaretimizin sebebi olarak kan verelim istiyoruz. Kampüse girmemiz cok kolay. Odtüdeki gibi kastırık giriş görevlileri yok. Gezmek istiyoruz dediğimizde içeri buyur ediyorlar. Kampüs beklediğimiz gibi yeşil mi yeşil. Yerleşim düzenli mi düzenli. Odtü gibi genis ormanlıklara ve çeşitli sosyal binalara sahip olmasa da şirin görünüyor gözümüze. Lakin yaz sonu olduğundan heralde etrafta çok fazla öğrenci göremiyoruz. Biz de işimizi halledip "o zaman gidelim abijim" diyoruz.

Yine vakit darlığından kırkpınar çayırına ve meriç kıyısına uğramadan şehirden ayrılıp rotamızı lüleburgaz olarak belirliyoruz.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home