Friday, September 07, 2007

daha gencim


Yürümeyi oldum olası severim. Vakti zamanında Taksim’den kalkıp Sultanahmet’e yürüdüğümü, oradan geri dönüp karaköy kabataş beşiktaş ortaköy kuruceşme bebek rumelihisarı baltalimanı güzergahını kullanarak boğazın batı yakasının neredeyse tüm sahil şeridini katettiğim de olmustur. Sonrasında "ulan geceyi burda mi geçirsem?" diye iç gecirsem de durakta gördüğüm bir otobüs yardımıma koşmuştu da beni Taksim’e geri getirivermişti.

Simdilerde ise işin içine biraz daha doğa katıyorum. Yalova yaylalarında, abant ormanlarında, bolu dağlarinda, marmara adalarında, trakya kırlarinda kendimi parkura bırakıp saatlerce yuruyorum. Arada benzin niyetine sucuk ekmek alıyorum. Bir de akşamlari eve dönerken bilerek ve isteyerek iki durak önce iniyorum ki şöyle siz deyin on, ben fazla diyeyim onbeş dakika yürüyorum. Yürürken de ara sokakları tercih ederim. Ki, sokağın sesini duyayım. Bu sokaklarda oyun oynayan çocuklar, köşede oturup sigara içen genç delikanlılar, evde yemek pişerken sokakta onu bunu çekiştirmeyi seçen ev hanımları falan olur. Böyle sokakları severim. Gün boyu ofiste çalışıp da kendimi akvaryumda yalnız balık gibi hissettiğimden böyle sokaklar dışarıda da bir hayatın olduğunu ve benim de onun bir parcası olduğumu hatırlatır. Hayata tutamak arayan benim için bu sokaklar pek önemlidir.

Geçen gün yine bu sokakların birinde yakan top oynayan çocuklar vardı. Tüm sokağı kendilerine oyun alanı yaptıklarından geçerken oyunlarını bozacaktım. Ben geçerken aralarından haylaz bir çocuk "durun, adam gecsin" dedi. O sözü duymamla dengemi kaybedip neredeyse düşüyordum. Çocukluğum geldi aklıma, ilk gençlik yıllarım, ilk aşkım, üniversite falan. Hala genç ve diri hissediyordum kendimi. Ama bu çocuk beni "adam" yapmıştı. İcim burkulmustu. Yaşlanmış mıydım şimdi ben? Adam mı olmuştum. Bu çocuklar oyunlarına almayacak mıydı beni? Otobüste bana yer de verirlerdi yakında. Vay anasını, gençlik de uçup gitmiş miydi? Ve benim haberim bile olmamış mıydı? Böylesine zalim miydi hayat, soğuk muydu, hain miydi, acımasız mı?
Oylesi kalmıştım, yürüyemiyordum iste. Belki saatlerce kalacaktım orada ki, oyundaki küçük kızlardan biri yardımıma koştu, "o adam değil ki, abi o" dedi. Tanrim! Damarlarıma tekrardan kan dolmaya, hücrelerime yürümeye başladı. Vücudum tekrardan ısındı, döndüm bir bakış attım küçük kıza, başımı sallayaraktan bir de teşekkür gönderdim. O ise bilgiçce arkadaşına laf yetiştiriyordu. "Adam diye yaşlılara denir" dedi. Ohhh. Adımımı attım nihayet. Yüzüme jack nicholson'unkine benzer hınzırca bir gülüş yerleştirdim. Yoluma devam ettim.

1 Comments:

Anonymous Anonymous said...

hala gençsin üzülme :) O anı görmeyi isterdim :)

11:42 PM  

Post a Comment

<< Home