Tuesday, July 25, 2006

yüzyirmibeşebir


biz üç kişiydik:
ahmet, erman ve emre
üç deli kan, bir toprak!
adımız dost diye yazılmıştı afişlere, posterlere
bir sözlükler kıskanırdı
bir de kardeşler

bir elde sigara, bir elde bira,
ve sırtımız birbirimize emanet...
perge pubdaydık,
çizgi filmlerde muazzez ersoy dublajı vardı
lise çok uzaktaydı
ve dokunuyordu yalnızlık

gece yatakhane koridorlarında
uzak anne kokusu
yüzümüze gözümüze çarpardı
birbirimize sinerdi sonra
tüterdi buram buram
birbirimize sarılırdık,
hasretimiz dinerdi

sonra kaybettiğimiz o kokuyu
yüzüncüyılda bulduk
yüzyılda bir gelir derlerdi
ekmeğimiz tekti, şarabımız da
şair gibi içerdik
ayışığını doldurup kadehlere

bir ayrılık daha çattı peşinden
bir şaka gibi...
alışamıyordu zaman ama
birazdan ortaya çıkacaktı erman sanki
oturup bir sigara yakacaktı
emre gelecekti yanına
bir fırt da o alacaktı
ahmet de belirecekti birden
bir el verecekti

biz üç kişiydik
yüzyirmibeşe birdik
biz birdik…
biz biriz...

Sunday, July 23, 2006

istanbul

"soyağaçları burada kök salıp, dal budak vermediği halde, ömürlerinin bir safhasında yolu bu şehre düşenler için epi topu iki seçenek vardı: istanbul'a ya bir şeylerden kaçarak varılır, ya da gün gelir, ondan kaçılırdı" (bit palas, elif şafak)